Covid-19 ile farklı yollardan mücadele etmek
Koronavirüs (Covid-19) salgınının ikinci dalgasında yaşanabilecek tecrit uygulamaları normalleşme hızını daha da kısıtlayacak. Bugüne kadar Koronavirüs’ün ekonomik sonuçları ne oldu? Euler Hermes olarak Küresel GSYİH'nın 2020 yılında %4,7 oranında daralmasını, 2021'de ise %4,8 oranında büyümesini bekliyoruz. Nisan 2020’den bu yana yüzde 70-80 kapasite ile çalışan küresel ekonominin 4. çeyreğe kadar bu paralelde ilerleyeceğini tahmin ediyoruz.
Pandemi sonrası ekonomide ikinci bir dalganın risklerini yönetmek şokun büyüklüğünü belirlemede çok önemli olacak. Covid-19’un ekonomik sonucu olarak küresel ticaretin, 2023'e kadar kriz öncesi seviyelere dönmesini beklemiyoruz. Diğer yandan Koronavirüs’ün Türkiye ekonomisi’ne etkisini göz önünde bulundurduğumuzda ise 2020 yılında GSYİH’nın %4,7 daralmasını 2021 yılında ise %4,2 büyümesi bekliyoruz.
Yönetici Özeti
Covid-19’un ikinci dalgasıyla mücadele için alınan görece daha gevşek ve bölgesel karantina önlemleri ekonomik toparlanmanın hızını sınırlayacak. 2020 yılında küresel GSYH’nin %4,7 küçülmesini, 2021 yılında ise %4,8 büyümesini bekliyoruz. Nisan 2020’den beri küresel ekonomi %70-%80 kapasiteyle faaliyetlerini sürdürüyor. Salgında yeni dalgaların önüne geçmek için alınan bölgesel karantina önlemleri ve uzatılan sağlık kuralları nedeniyle kapasite kullanımının 2020 yılının son çeyreğine kadar -biraz daha yüksek olsa da- bu seviyelerde kalmaya devam edeceğini düşünüyoruz. Küresel ekonominin krizden önceki durumuna geri dönmesi ise en erken 2021 yılının sonuna doğru olacaktır. Ancak, ikinci bir dalgaya yönelik risklerin yönetim şekli, şokun büyüklüğünü belirleyecek. Salgında yeni dalgaların ortaya çıkması ve ekonominin motorunun yeniden çalıştırılmasına yönelik risklere en çok maruz kalabilecek ülkeler arasında; Brezilya, Meksika, ABD, Hindistan, Endonezya, İngiltere ve Güney Afrika yer alıyor.
Covid-19 krizine yönelik 2020 yılında alınan parasal ve mali canlandırma önlemlerinin büyüklüğü 18 trilyon doları aştı (karşılaştırmak gerekirse, Çin’in GSYH’sinin 1,3 katı). Ancak farklı politikalar farklı toparlanma senaryoları yaratacak. Kendi oluşturduğumuz parasal etki endekslerimiz; ABD, Euro Bölgesi ve İngiltere için (para politikası desteklerinde) rekor derecede yüksek seviyelere işaret ediyor. Çin için ise endeks 2009 mali krizinden sonra ulaşılan zirvelerden hala çok uzak. Diğer yandan, Mart 2020’den beri sağlanan mali desteklerin (ülkeden ülkeye GSYH’nin %3’ü ila %18’i arası değişen oranlarda) toplam küresel büyüklüğü de 10,4 trilyon dolara ulaştı (küresel GSYH’nin %12’si). Mali desteklere ek olarak otomatik dengeleyicilerin büyüklüğü ülkeden ülkeye toparlanmanın gidişatını belirleyecek. Almanya, Hollanda, İsviçre ve Avusturya'nın daha hızlı toparlanması beklenirken, Japonya, ABD, İspanya, İngiltere ve İtalya otomatik dengeleyicilerin zayıflığını telafi etmek için daha fazla mali teşvike ihtiyaç duyabilir. Avrupa'nın kriz öncesi GSYH seviyesine en erken 2022-2023 sonlarında ulaşmasını bekliyoruz. Çin ve ABD ise ikinci dalganın yönetimine bağlı olarak kriz öncesi GSYH seviyelerine Avrupa’dan bir yıl önce ulaşabilir. Akıllardaki kilit soru işaretlerini, sene sonuna kadar bu krizden en çok etkilenen sektörlere verilecek destekler ve daha da genel olarak verilecek toparlanma destekleri oluşturuyor. 2020 yılının ikinci yarısı ve 2021 yılında daha da artacak iflas riskleri nedeniyle 2020-21 döneminde küresel iflaslarda %35’lik bir artış bekliyoruz.
Hizmetler sektörünün uluslararası ticari akışlarındaki bozulma daha uzun süre devam edeceği için küresel ticaretin 2023'ten önce kriz öncesi seviyelere dönmesini beklemiyoruz. 2020 yılında küresel ticaretin hacim olarak %15 küçülmesini, 2021 yılında toparlanarak %8 artmasını ve 2022 yılında da %4,1 ile büyümeye devam etmesini bekliyoruz. İhracat kayıpları da (2020 yılında 4,5 trilyon dolar) ülkeler ve sektörler arasında büyük farklılık sergileyecektir. 2022 yılı sonunda kriz öncesi seviyelerine geri dönmesini beklediğimiz mal ticareti ile karşılaştırıldığında hizmet sektörü faaliyetlerinin toparlanması daha uzun zaman alacaktır (seyahat ve ulaştırma hizmetlerinin 2023 yılında anca toparlanmasını bekliyoruz). Krizden en büyük darbeyi enerji sektörünün almasını bekliyoruz (-733 milyar dolarlık ihracat kaybıyla). Onu, metal sektörü (-420 milyar dolar) ve ulaştırma hizmetleriyle otomotiv imalatçıları endüstrisi (her ikisi de -270 milyar dolar) takip edecek.
“Pavlovyan piyasalar” yüksek volatiliteye sahip bir rejim yaratacak. Genişletici para ve/veya maliye politikası açıklamalarına tepki veren piyasalar, politika önlemlerinin etkinliğine aşırı bağımlı olma eğiliminde. Küresel hisse senedi piyasasında hâlen aşırı değerlenme olduğunu düşünüyoruz. 2020 yılını, 10 yıllık Alman tahvillerinin -%0,5 ve ABD Hazine tahvillerinin ise %1 getiriyle şu anki seviyelerinin hafif üzerinde bitireceklerini tahmin ediyoruz.
Orta vadede krizin mirasları nedeniyle GSYH büyümesinin bozulmasını bekliyoruz. Şirketlerin, bankaların ve işgücü piyasalarının hızla zombileştiğini[1] görüyoruz. Sosyal ve siyasi risklerde kötüleşme ve üretim kapasitelerinde de bariz kayıplar var. Diğer gelişmiş ekonomilerle karşılaştırıldığında ABD kamu borcundaki aşırı artış nedeniyle on yıl içinde -1 yüzde puan kaybedebilir. Kısa vadede ticari rejimde bir değişiklik (lokasyon değişimleri/ üretim merkezlerinin kaydırılması) beklemiyoruz. Ancak, ABD-Çin arasındaki ticari belirsizlik azalmış olsa da ABD seçimlerinden sonra Trump öncesi tarife seviyelerine geri dönülmesi pek olası görünmüyor.
2023'ten önce küresel ticaretin kriz öncesi seviyelere dönmesi beklenmiyor
Beklentilerimizle paralel olarak 2020 yılının ilk çeyreğinde küresel mal ticaretinde bir düşüş oldu (çeyreklik bazda -%4,8 ve yıllık bazda -%5,4). Nisan ayında yani küresel karantina önlemlerinin zirveye tırmandığı noktada mal ticareti Mart ayına göre %12,1 azaldı (bu CPB[2] Analiz Bürosunun tarihi olarak kaydettiği en yüksek aylık gerileme). Geçen senenin Nisan ayına göre de düşüş -%16,2 olarak gerçekleşti. 2020 yılının ilk çeyreğinde, salgın, ulaşım ve seyahat hizmetlerini durdurduğu için genel ticaretin aldığı darbenin daha güçlü olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle, 2020 yılında mal ve hizmet ticaretine yönelik %15’lik daralma tahminimizi korumaya devam ediyoruz -ki bu (küresel ticaretin -%11 azaldığı) 2009 yılından çok daha kötü. Petrol ve emtiaya yönelik fiyat şokları, daha güçlü bir dolar ve küresel talepteki yavaşlamayı da resme eklediğimizde ortaya çıkan negatif fiyat etkileriyle birlikte ticari daralma ABD doları cinsinden nominal olarak -%20’ye ulaşacaktır. Bu da, 4,5 trilyon dolarlık büyük bir ticari kayıp anlamına geliyor. Bu kayıplardan en çok enerji sektörünün payını almasını bekliyoruz (-733 milyar dolarlık ihracat kaybıyla). Onu, metal sektörü (-420 milyar dolar) ve ulaştırma hizmetleriyle otomotiv imalatçıları endüstrisi (her ikisi de -270 milyar dolar) takip edecek. GSYH büyümesinin toparlanması, ekonomilerin yeniden ticarete açılması ve daha yüksek emtia fiyatlarıyla 2021 yılında hem hacim (+%8) hem de değer bakımından (+%12) küresel ticarette yeniden bir artış olacaktır ama bu artış 2020 yılında yaşanan kayıpları telafi etmeye yetmeyecek.
Mal ticaretinin yeniden toparlanması 2022 yılını bulabilir (yani GSYH’nin kriz öncesi seviyelerine gelmesini takiben birkaç çeyrek sonra) ama bu seyahat ve ulaştırma sektörleri için çok daha uzun zaman alacaktır (hava ulaşımı sektöründeki yavaş normalleşmeye paralel olarak 2023’ü bulabilir). Orta vadeli varsayımlarımız arasında, Çin ve ABD arasındaki ticari belirsizliklerin 2021’den itibaren azalması yer alıyor. Ancak, Trump öncesi tarife seviyelerine dönülmesini beklemiyoruz. Kısa vadede ticari rejimde de bir değişiklik (lokasyon değişimleri/ üretim merkezlerinin ana vatana kaydırılması) beklemiyoruz.
Aslında, üretimin tekrar ülke içine taşınma (reshoring) riski olsa da baz senaryomuzda politika yapıcıların buna yönelik konuşmalarının lafta kalacağını (bunlara yönelik icraat olmayacağını) varsayıyoruz. Kriz sonrasında -sağlık ve gıda sektörleri hariç- tedarik zinciri dinamiklerinde hızlı bir yapısal değişiklik beklemiyoruz. Herhangi bir kriz döneminde tedarik zincirlerinin manşetlerde yer alması çok da olağandışı değil. Hatta, son üç resesyon döneminde, medyada tedarik zincirleri ve bu zincirlerde meydana gelen aksaklıklar zirve yaptı. Ayrıca, üretim merkezlerinin yeniden anavatanlarına kaydırılmasına yönelik güçlü tek taraflı bir durum da görmüyoruz. Tedarik zincirlerini kısaltmak onları daha dirençli kılabilir ama bu lojistik ve işçilik bakımından maliyetli olacak ve tüketici fiyatlarını yukarı itecektir. Otomasyon aynı zamanda, üretimin anavatanına geri kaydırılmasının sistematik olarak istihdam yaratacağı anlamına gelmediği anlamına da geliyor. Son olarak, üretim merkezinin ülkesine kaydırılması çeşitlendirmeyi azaltır ve dolayısıyla konsantrasyon riskini artırır.
[1] Bu kesimlerin devlet destekleriyle ayakta tutulması kastediliyor. Bankaların donuk kredilerine, şirket kesiminin artan borçlarına/borçluluğuna ve çalışanların işten çıkarılmamasına yönelik sağlanan devlet desteklerinin son bulması şu anda desteklerle ayakta kalan bu kesimlerin birden sonunu getirebilir.
[2] CBP: Merkezi Planlama Bürosu
Detayları raporumuzdan inceleyebilirsiniz.